Fırtına gecenin ıssızlığında adeta kükrüyordu,
Gözlerin, sen, ben ve aşkımızdan kalan parçalar,
Denizden köpüre köpüre kalbime vuruyor,
Tuzlu su herkesin bıraktığı yaraları teker teker yakıyordu.
Her şey gözlerimin önünde yeniden canlanıyordu,
Her birini bir kere daha yaşıyor,
Gözyaşı denizime yeni dalgalar katıyordum,
Dalgalar vurdukça bedenime,
Tenim ürperiyor,
Senli düşüncelere yeniden mahkum ediliyordum.
Madem aşkımız için yapabileceğimiz yok,
Madem ki tamamen bittik,
Öyleyse aç artık yaşamla aramdaki perdeyi,
Sen kapattın tüm kapıları,
Şimdi ise aç hepsini,
Sadece git…
Arkana bakmadan git,
Peşinden götüreceğin şeyler artık umurumda değil,
Zaten sen alabileceğin en büyük şeyi aldın,
Beni benden aldın,
Şimdi götür istediğini,
Kokunu götür…
Ya da dur, götürme onu!
Ben onunla uyumaya alıştım…
Kalbimi al kalbinden,
Ne de olsa bir bütün değiller artık…
Şimdiye kadar söylediğin sözlerin hepsini al ve git…
Yalansız daha güzel yaşananlar inan…
Gözlerimden al gözlerini,
Aynaya baktığımda görmek istemiyorum artık…
Bundan sonra bende bir şey bekleme,
Ne kalabiliyorum yerimde,
Ne de gitmeye cesaretim var,
Yüzyıllardır aynı yere kök salmış bir ağaç gibi…
Bir yere sabitlemişim kendimi,
Bir ağaç gibi ama oraya ait değil…
Başka bir yerden sökülüp getirilmiş gibiyim…
Garipsiyorum her şeyi…
Bazen de yerinden kımıldayamayan,
Bir taş gibi hissediyorum kendimi,
Güneşin ısıtıp, gecenin dondurabildiği bir taş gibi…
En iyisi bir kenara bırak bunların hepsini,
Hiçbir şey söyleme,
Hiç bir şey anlatma,
Sen bana sadece beni nasıl bırakıp gidebildiğini anlat
|